EVRENİN OLUŞUMU
Tüm evren tek bir yumurtadan oluşuyordu. Yumurtanın içinde karanlık bir madde ve kaotik bir enerji bulunmaktaydı. Yer ve gök birbirinin eşiydi ve her yer karanlıktı. Zaman geçmiyordu çünkü zaman diye bir kavram da yoktu. Yer ve Gök’ün birbirleri üzerine uyguladıkları baskı, yumurtanın içindeki enerjiyi artırıyordu. Bu hiçliğin ortasında “Büyük Patlama” gerçekleşti ve enerjiden Pangu ve karanlık madde oluştu.
Pangu, kendini kaosla çevrelenmiş bir evrende buldu. Büyük patlamanın ardından binlerce yıl geçti, milyarlarca gezegen oluştu ama hiçbirinde bir yaşam başlamamıştı. Karanlık madde her geçen gün evreni sarıyor ve kaos artıyordu. Evren sonsuzluktan gelmişti ve sonsuzluğa gidiyordu.
Pangu karanlık maddeyle mücadele etmekten çok yorgun düştü ve karanlık maddenin kendisini yok etmek istemediğinin, sadece benliğini ele geçirmek istediğinin farkına vardı. Sadece öldürmek isteseydi belki çoktan öldürmüştü. Bunun nedenini anlamak için Pangu evrende bir yolculuğa çıktı ve uzun uzun dinlendi, düşündü. Sonunda bunun nedenini buldu. Evrene kendi bedeni can verecek ve aslında yaşam kendisinin ölümüyle başlayacaktı. Karanlık madde bu yüzden Pangu’nun ölmesini istemiyor, onu kontrol etmek istiyordu. Tek çözüm kendini öldürmek olsaydı Pangu o dakika onu orada yapacaktı ama o zaman yaşam sadece Pangu’nun öldüğü gezegen veya gezegenlerde başlayacaktı. Tüm evrende yaşamın başlayabilmesi için ikinci bir büyük patlamanın gerçekleşmesi lazımdı.
Pangu planını yaptı. Karanlık maddeyle artık savaşmıyor, ondan kaçıyormuş gibi gözüküyordu. Karanlık madde tüm evrene ne kadar hızlı yayılırsa kaotik enerji artacak ve büyük patlama için zemin oluşacaktı.
Pangu artık kaçmaktan da yorulmuştu ve bu kaos ortamı onun hareket kabiliyetlerini zayıflatıyordu. Bir gezegenin üzerine oturdu ve dinlenmeye başladı. “Yaşam için ölüm” diyordu kendi kendine. Olabildiğince gücünü topluyor ve benliğini karanlık maddenin ele geçirmesine izin veriyordu.